Reiki Ne Ki?
Reiki Ne Ki?
Reiki tam olarak bir Uzakdoğu öğretisi
değildir. Reiki bir din değildir. Reiki Evrensel bir yaşam enerjisidir. Yani
bir enerjidir. Elektrik, ısı, elektromanyetik dalga, ışık aynı bunlar gibi ama
daha farklı titreşimde ve süptil bir yapıda olan bir enerjidir.
Son zamanlarda diyanet ve piskoposluk
artarda, Uzakdoğu öğretileri adı altında birçok metafiziksel olgu ile ilgili
açıklamalar yaptılar. Bu tür açıklamaların sebebi, birkaç yıldır Reiki,
meditasyon, yoga, enerjiler daha doğrusu manevi konulara olan ilginin büyük
çapta bir artış göstermesidir. Bu da bazı din adamları tarafından tabiri caizse
bir karalama kampanyasına neden oldu. Toplumu bir arada tutan din unsurunun
görevlileri ve yayıcıları olan din adamları tarafından, bu öğretilerin neden
karalanmaya çalıştığı ise daha objektif bir bakış açısıyla rahatça fark
edilebilir. Bunun en temel nedeni
aslında bu kişi ve kurumların bilinçlerinin altında yatan korkulardır. Peki
nedir bu korkular? Neden bazı şahıslar ve kurumlar bu öğretileri karalama
çabasına girmişlerdir? Bu korkunun asıl nedeni, bu öğretilere merak salan
kişilerin hinduizm, Budizm vs.. gibi Uzakdoğu dinlerine sempati besleme ve
ilahi dinlerden uzaklaşma olasılıklarıdır. Haliyle ilahi dinlerin manevi
taraflarına parmak basmak yerine, diğer öğretileri karalamak daha kolaylarına
gelmiştir. Bu yüzden son açıklamalarda piskoposlar bunları batıl inanç diye
karalarken, diyanet ise boşluk hissinden kaynaklandığı ve dine uymadığı
açıklamalarını yaptılar.
Haliyle bu da toplumun bazı kesiminde
meraka ve soru işaretlerine neden olmaktadır. Dindar olan bir insan Reiki
yapamaz mı? Hem din hem Reiki bir arada bulunamaz mı? Reiki bir din mi? Reiki
bir din değilse hangi dine bağlı? Reiki yapılırsa dinden mi çıkılmış olunur?
Peki bu kadar rahatlatan, kişiyi olumlu yönde destekleyen ve kişisel olarak
tekamülü hızlandıran bir sistem nasıl olurda bu kadar kötü ve boş olabilir?
Dini kurumların yaptıkları açıklamalar, inançlı kişilerin içine şüphe düşürmüş
ve bu soruları ile kafalarının karışmasına sebep olmuştur. Yine bazı kişiler
ikilemler ve ayrılıklar yaratarak farkında olmadan kişilerin içsel
yükselişlerine engel olmuşlardır diyebiliriz.
Aslında bazı din adamlarının yaptıkları
açıklamalardan bunun nedeninin “boşluk hissi” olduğu açıklaması doğru
sayılabilir. Bir bakıma bu bir boşluk hissidir. Ve aslında bu boşluğun nedeni
bunca yüzyıldır zihinleri köhneleşmiş bazı kişilerin uyguladığı korkutma
yöntemleri ve dini kullanma hevesleridir. Hızla ilerleyen bu yüzyılda, insanlar
artık materyalizmden kurtulmakta ve manevi tarafa doğru yönelmektedir. Bu
manevi tarafa içten gelen yöneliş insanları meraklandırmaktadır. Önce bu manevi
boşluğu doldurmak için dine dönen insanlar yanlış bilgilendirmeler, dinin katı
ve olumsuz taraflarının kullanılması ve yarım hocalıktan dolayı, orada
aradıklarını bulamamakta ve bu manevi doygunluğu Uzakdoğu da bulmaktadır. (Eğer
biraz araştırılırsa bu manevi yolculukta Uzakdoğu’dan bilgiler alan kişilerin,
aslında bu bilgilerin ve uygulamaların dinimizde ve tasavvufta olduğunu
görmeleri ile dine daha sıcak bakmaları söz konusudur. En son dinde biten bu
serüvene vesile olanlar maalesef genelde din adamları değildir.) Dinde
bulunamamasının sebebi dinin yüzeysel yani şeriat kısmının ön planda olması,
manevi boyutunun adeta bilerek yada bilmeyerek arka plana atılmasıdır. Halbuki
kendi öz dinimiz ve kültürümüzde var olan tasavvuf, İslam’ın mistik kalbidir.
Tasavvuf, tüm manevi hazları özünde barındıran, tüm bilinç seviyelerini
kapsayan, insanın öncelikle kalbine ve ruhuna hitap eden bir öğretidir. Diyanet
ve din adamları tasavvuf ve dinin manevi yönünü tanıtmak, o hazzı yaymak yerine
şeriat ile korkutma yoluna giderse bu yönelimin olması doğaldır. Ve üzülerek
söylemek gerekirse halka bu boşluk hissini veren, onları farkında olmadan maddeye
bağlamaya çalışan, şekilcilik ile zihinleri adeta köleleştiren kişilerdir.
Haliyle dinin özüne inildiğinde ve tam
olarak deneyimlerle, sabit bilgilerle Reiki irdelendiğinde aslında dine karşı
olmadığı, dinle özümsenip, birleşebildiği ve içerisinde tasavvuf ile benzer
düşüncelerin yattığı rahatlıkla gözlenebilmektedir. Ama bunlar için Reiki'nin
ne olduğunu, işleyişini, objektif ve dogmatik kalıplardan kurtularak
incelememiz gerekir.
Reiki’ye ithaf edilenler ve enerjinin
dini
Bu tutumlar dışında son zamanlarda da
Reiki'ye ithaf edilenler vardır. Öncelikle Reiki tam olarak bir Uzakdoğu
öğretisi değildir. Reiki bir din değildir. Reikiyi anlatan her kitapta bunu
rahatça görebilirsiniz. Reiki Evrensel bir yaşam enerjisidir. Yani bir
enerjidir. Elektrik, ısı, elektromanyetik dalga, ışık aynı bunlar gibi ama daha
farklı titreşimde ve süptil bir yapıda olan bir enerjidir. Dünyevi enerjilerin
ötesinde ruhani bir işleyişe sahip bir enerji yapısına sahiptir. Reiki’nin
Uzakdoğu dinleriyle bağlantıda olduğunu söylemek son derece saçmadır ve eksik
bilgi göstergesidir. İsminin ve bazı uygulamalarının Japonca olmasından dolayı
bu söylemler yer alıyorsa, bu da yine yeterli bilgileri olmadığını
göstermektedir.
Bunu daha basit anlatımla şuna
benzetebiliriz. Japonya’da bir bilim adamının bir enerji bulduğunu düşünelim.
Bu enerji ışık enerjisinin farklı şekliyle oluşturulan, çok rahat termodinamik
çevrimlerine girebilen, çok kullanışlı ve temiz bir enerji olsun. Ve bu
enerjiye doğal olarak Japonca isim verilsin. Çünkü bu enerjiyi oluşturan yada
sistematikleştiren kişi bir Japon ise
kendi dilinde bir isim vermesini çok doğal bulmalıyız. İsmi de Japonca
“güzel enerji” olsun ve enerji birimi klasik birimler değil yine Japonca bilim
adamının adı olan bir enbirim olsun. Bu enerji bu bilim adamından önce de
vardı, sonra da var olacaktır. Enerjiyi bilim adamının keşfetmesi ve bunu
kullanışlı hale getirilmesi ona ve onun kültürüne ait kılmaz, sadece o kendi
dilinde isimlendirmeler yapmıştır. Diyanet’in Reiki’ye kötü demesi aynı bu benzetmede
ki o bulunan enerjiye kötü denmesine benzer. Bu enerjinin var olması onu ilk
keşfedene bağlı değildir. O zaten Yaratıcı’nın yaratımıyla vardır. Sadece bunu
sistematikleştiren kişi yabancı uyruklu bir kişidir.
Şu anda tıbbın dahi rahatça kabul ettiği
ve ister Müslüman ister Hristiyan ister başka dinde ki kişilerin de
uygulattırdığı akupunktur şifa yöntemi de Uzakdoğu da oluşturulan bir
sistemdir. Bu şifa yöntemi bırakın tıp camiasını bazı dini camialar ve kişiler
tarafından bile benimsenmiş, kamu oyunda bunun üzerinden rant yapılmıştır.
Haliyle diyanet’in akupunktura bunu yapmayın bu kötüdür demesi komik
kaçacaktır. Çünkü bu şifa yöntemi dinlerle bağlantılı değil, pratik bir terapi
yöntemidir. Sadece akupunktur değil, birçok terapi ve şifa tekniği Uzakdoğu’da
keşfedilmiştir. Haliyle Reiki, bunun gibi fiziksel bir yöntem olmasa da,
işleyişi akupunktur gibi doğal ve kendi seyrindedir.
Benzer örneklerle anlattığımız Reiki de
dinlerden bağımsız, enerjiler ve maneviyat ile bağımlı bir şifa sistemidir.
Reiki’nin yapısı
Reiki’nin tarihçesine değinmeyeceğim.
Çünkü tarihçesi ve bu konuyla ilgili düşünceleri internetten ve kitaplardan
rahatça bulabilirsiniz.
Reiki nasıl bir enerji yada kaynağı ne
derseniz? Herkesin tek kaynaktan gelmesi gibi o da Tek Kaynak’tan gelmektedir.
Daha detaylı açıklamaları konuyla ilgili kitap ve sitelerden bulabilirsiniz.
Kısaca Reiki’nin ve diğer enerji sistemlerinin kaynağı hakkında birçok görüş
vardır. Ama hepsi ortak noktada buluşur; bu tüm evrende işleyiş gösteren, amacı
öncelikle kişiyi sonra da etrafındakileri şifalandırmak olan bir enerji
sistemidir. Bu şifa sistemiyle ilgili genel olarak bilinen şey bunun tüm evrene
nüfuz etmiş bir enerji olduğudur. Kimi açıklamalara göre ise bu manevi boyutlar
dediğimiz (7 kat gök) boyutlarda yer alan enerjilerden biridir. Bunlara ek
olarak daha farklı mesela Kuantum ve Reiki bakış açısı da vardır. (Bakınız:
Berna Özcan Demir ile Reiki’ye kuantumsal bir bakış. Haber; Burçin İvren.
Sayı:42) Reiki birçok perspektiften
açıklanabilir. Hepsi de doğrudur ve temel olarak kesin olan şey bir enerji
olmasının yanı sıra kendine has bir titreşime sahip olmasıdır. Reiki ile
uğraşan insanların genelde Reiki'yi hissetme şekillerine bakarsanız ellerinde
sıcaklık artışı olmaktadır. Bu bir enerjisel çevrimin dışarıya yansıyan
kısmıdır. Ve ısı da bir enerjidir. Özellikle yapısının altını bu kadar çizmem,
Reiki'nin sadece plasebo etkisi olduğunun iddia edilmesinden dolayıdır.
Öncelikle plasebo etkisi olmadığını
gözlemlemek çok kolaydır. Kişiye ne zaman Reiki uygulanacağını söylemediğinizde
ve belli bir saatte Reiki yolladığınızda, o kişi aynı saatte belirtileri
hissetmektedir. Yani kişi ne zaman Reiki yapılacağından habersiz olsa da, o
anda hissetmektedir. Birçok deneyimle bu sabittir.. Kaldı ki bazı hissetme
şekilleri değişse de genelde benzer belirtiler hissedildiği söylenmektedir.
Bunların dışında tam olarak bilinç gelişimi olmayan bireylerde, bu enerjiyi
idrak edemeyecek olan çocuklarda ve özellikle hayvanlarda işe yaraması bunun
işe yararlılığın kanıtıdır. Eğer Reiki'nin şifa verici tarafı sadece psikolojik
bir etki olsaydı, hayvan, çocuk ve zihinsel olarak yeterli durumda olmayan
bireylerde işe yaramaması gerekirdi.
Bu olgu dışında, Reiki tabi ki pratik bir
işleyişin dışında teorik yani daha felsefi bir tarafa sahiptir. Yani Reiki'nin
elbette bazı ilkeleri vardır. Bu ilkeler aslında Reiki'den bağımsız ama
Reiki'yi ilerletmek isteyenlerin yapması gereken şeylerdir. Bunlar
öfkelenmemek, helal para kazanmak, iyi olmak, ahlaklı olmak gibi ilkelerdir ve
her Reiki seminerinde bahsedilir. Bunun nedeni negatif, olumsuz ve kişilik
olarak kendini geliştirmeye meyilli olmayan insanlarda Reiki'nin veriminin
düşük olmasıdır. Ama kişilik olarak kendini geliştiren, pozitif kalabilmeyi
başaran, hayatın hilelerine karışmadan, dürüstlükle ve temiz kalplilikle
ilerleyen insanlarda Reiki daha güzel ve yüksek açılımlar sağlamaktadır. Bunlar
kesin kanılar olmasa da genel gözlemler bu yöndedir.
Yukarıda ki gelişimin nedeni ise
Reiki'nin öncelikle kişisel şifaya neden olmasıdır. Her birimiz bu dünyaya
farklı vazifelerle gelmiş varlıklarızdır. Kimimiz öğretmen olarak, kimimiz
şifacı olarak kimimiz düşünür olarak kimimiz sanatçı olarak ve benzer şekilde
vazifelerle dünyaya hizmet ederiz. Reiki’yi almak bizi baştan sona şifacı yapmayacaktır.
Her zaman Reiki’nin ilkelerinde değinilen konu budur. Bu kişiyi şifacı yapan
bir yol değil, kişiyi o enerjiyi kullanma konusunda aracı yani kanal yapan bir
yoldur. Reiki yapan kişinin, kendi egosunu yükseltme olanağı yoktur ve
olmamalıdır. Çünkü bunun asıl mantığında kişinin sadece kanal olması vardır. Ve
öncelikle Reiki kişide bir arınmaya neden olmaktadır. Yani şifalandırma süreci
kişinin kendi benliğinde ve hayatında başlamaktadır. Reiki de şifalandırma
terimi sadece bedenen hastalıklar için geçmez. Hatta beden ve fiziksel
hastalıklar en son şifalandırılması gereken olgulardır. Nedeni ise bu bedensel
hastalıklar genellikle daha içsel sorunların yansımasıdır. Reiki’nin
işleyişinde ilişkileri şifalandırma, zihni şifalandırma, duygusal bedeni şifalandırma,
iş ortamını şifalandırma gibi farklı etki yerleri vardır. Kişinin öncelikle
içsel ve ruhsal şifalanmasını sağlayan bu sistem daha sonra fiziksel şifaya
geçmektedir. Bu yüzden Reiki de kişi önce kendini geliştirmeli sonra diğer
insanlara yardım etmelidir. Zaten Reiki'nin ilk seviyesi buna yöneliktir. Yani
kişinin kendi gelişimine yönelik çalışmaları içermektedir.
Bahsettiğimiz gibi Reiki kişinin hayatını
şifalandırma da aracı ve kanal olmasını sağlayan bir sistemdir. Herkes şifacı
doğmamaktadır. Şifacı doğanlar ise zaten Reiki veya başka isimli bir sistem ile
(Bu modern tıpta olabilir.) bu görevini yerine getirecektir. Bu yüzden
Reiki'nin öz mantığında öncelikle gerçek tedaviyi görmek vardır. Yani Reiki'nin
amacı tedavi yapmak olarak gösterilmez. Var olan tedaviyi hızlandırmak ve içsel
bir şifalandırma sürecini kapsamaktadır.
Reiki de dikkat edilmesi gerekenler
Reikinin işleyişiyle ilgili bilgileri
zaten edindikten sonra bunun dikkat edilmesi gereken bir yanı olmadığını
göreceksiniz. Sadece Usui Reiki birinci seviye de, psikolojik hastalıkları
olanlara yapılmaması tavsiye edilir. Nedeni ise, Reiki'nin işleyiş olarak önce
bastırılmış olan hastalığı dışarı çıkartması ve sonra içten içe
şifalandırmasıdır. Çünkü gerçek şifa dönemi bunu kapsamak zorundadır. İç
bastırılmış bir sorun yada hastalık ortaya çıkmadan şifalandırılamaz. Haliyle
birinci seviyede yeterli donanım ve eşik değerine sahip olmayan kişiler,
psikolojik hastalıkların tedavisinde zorlanabilir. İkinci ve üçüncü seviyelerde
psikolojik hastaların tedavisini hızlandırmak yada şifalandırmak, eklenen
sembollerle daha kolaylaşmaktadır. Bu yüzden birinci seviyede psikolojik
hastalıklara sahip kişilere yapılmaması tavsiye edilir.
Bu konu dışında Reiki de dikkat edilmesi
gereken, Reiki yapacak yada Reiki'ye sizi uyulmayacak kişidir. Bu kişinin
gerçekten Reiki yapıyor ve ilgileniyor olması gerekir. Çünkü son zamanlarda
bazı maddi çıkarlar gereği Reiki inisiyasyonu olmadığı halde Reiki yaptığını
iddia eden insanlar türemiştir. Yada farklı psişik emelleri için Reiki
yapıyorum diyen insanlar mevcuttur. Bu yüzden Reiki yapacak kişiye yeterli
bilgisi olup olmadığına dair sorular sormanız uygun düşecektir. Bir diğer yol
ise kişinin Reiki soyağacını öğrenmek ve bu soyağacını araştırmaktır. Soyağacı
denen kavram ise; kişinin daha önce aldığı kişi, o kişinin de daha önce
uyumlama aldığı kişi ve benzeri şekilde bu enerjiyi ilk sistematikleştiren kişi
olan Mikao Usui’ye kadar dayanan Reiki silsilesidir. Eğer isterseniz kişilerin
sertifikalarını da görebilirsiniz ama günümüzde Reiki'nin belli bir kurumu
olmadığı için herkes kendi kafasına göre sertifika çıkarabilmektedir. Bundan
dolayı asıl önemli olan Reiki yapacak kişinin yada inisiye edecek kişinin
soyağacının Mikao Usui’ye (Tabi bu Usui Reiki sistemi ise) dayanması ve
güvenilir bir soyağacına sahip olmasıdır.
Reiki’nin dinle olan bağlantısı
Reiki’nin dinle bağlantısı yok, bir
enerji demiştik. Ama aslında Reiki'nin dinle olan bir bağlantısı vardır. Ve bu
bağlantı pek bahsedilmez çünkü Reiki'nin ileri ki zamanlarını ilgilendirir. Her
dinden insanın hatta hiçbir dine kendini ait hissetmeyenlerin de
kullanabileceği bir enerjidir. Belli bir seviyeye kadar herkeste Reiki
işleyecek ve ilerleyecektir. Çünkü Allah’ın her kuluna dini ne olursa olsun,
nasibini ve bereketini vermesi gibi bu enerjileri de kullanma olanağı vermesi
söz konusudur. Bu enerjilerin kullanımı kişiyi bir arındırma sürecine de
soktuğu için kişi hayatıyla ilgili daha yüksek farkındalıkta kararlar
alabilmektedir. Bu işleyişin mükemmelliğini ve işe yararlılığını görmesi de
kişiyi inançlı olmaya davet etmektedir. Ama bunlar dışında benim ve
çevremdekilerin gözlemlerine göre bir noktada Reiki tıkanmaktadır. Bir aşamaya
kadar herkes gelebilmekte ama bundan daha ilerisine herkes gidememektedir.
Tabiri caizse ondan sonrası belki de izin verilmemektedir. Bunun nedeni ise
kişide olan Allah inancı ve teslimiyetidir. Allah inancı ve teslimiyeti güçlü
olan insanlarda Reiki daha uç noktalara yükselebilmekte, kişi de daha ilerisine
gidebilmektedir. Bu inançtan yoksun olanlar ise Reiki de bazı aşamalara kadar
gelmekte, ondan sonra da bazı noktalarda tıkanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında
Reiki'ye kim dine ters diyebilir? Reiki’ye kim batıl diyebilir? Bu ithamlar
yanılgı veya daha önceden değindiğim gibi “Başka dinlere ederler.” korkusu
taşımaktadır.
Öbür taraftan her Reiki seansından sonra
şükretme bölümü vardır. Bu enerjiye kanal olabilme şansını verdiği ve bizi
vesile kıldığı için Yaratıcı’ya şükredilir. Şükretme bölümü de her Reiki
uygulayan kişinin, Reiki seansı bittikten sonra mutlaka yaptığı bir duadır.
Başlangıcında ise “Bütünün hayrına.” diyerek seansa başlanır. Haliyle Reiki de
şükür ve hayır bölümleri çok önemli bir yere sahiptir. Bu da dinle zıtlık
oluşturan, nefsi körükleyen bir sistem olmadığının göstergesidir. Tam tersine
Allah’tan bu enerjinin en yüksek hayır için akmasını dilemek anlamına
gelmektedir. Manevi konularla ilgilenenler niyetin gücünü bilir. Niyet etmek,
birçok kapıları açmak demektir. İçten gelen bir söylemle hayrı niyet ederek
başlanılan işler, hayrıyla devam edecek, hayırlı değilse devam etmeyecektir.
Çünkü bu söylemde bir teslimiyet vardır.
Bunlar dışında zaten tüm yolların O’na
çıktığı aşikardır. O, her şeyin tek kaynağıdır. Ve O’na ulaşmak isteyen kişi
hangi yolda olursa olsun O’na ulaşacak yolları bulacaktır. Tasavvuf’u
incelediğimizde birlik bilincini en iyi orada görürüz. O’nun yegane gerçek
olduğunu, her şeyin onun yansıması olduğunu ve aslında O’nun yansımasını her
yerde görebileceğimizi fark ederiz. Doğa da, şehirde de, şerde de, hayırda da,
meyhanede de, camide de… O her yerde ve tüm varoluşun üstündedir. Bu
enerjilerde aslında temelde kişiyi arındıran, yüklerinden kurtaran, ruhsal,
duygusal, fiziksel şifalandırma yaparak kişinin yükselişini kolaylaştıran ve
O’na bir adım daha atmasını sağlayan öğretilerdir. Aslında kendini bulma yoluna
girmeyi kolaylaştıran ve bu süreci hızlandıran bir sistemdir. Kişi arınmadan,
nefsinin tam olarak farkına varmadan ve aslında beden, zeka ve duygusal olarak
dengesini sağlayamadan pek ilerleme kaydedemez. Bu enerjilerde tampon görevi
görmektedir. Ve baktığımızda hepsinin özünde bir olduğunu görürüz. Tüm
öğretilerin farklı yollar olduğu ama her yolun isteyen, dileyen için uzun yada
kısa olarak O’na ulaştığını görürüz. Zaten tasavvufta bize bunu söylemektedir.
Yunus Emre’nin dediği gibi;
Dört kitabın mânâsın okudum hâsıl
ettimAşka gelince gördüm, bir uzun hece imiş”
Dinde ki bu olgular da bizim nefsimizi
eğitmek, öncelikle arınmamızı sağlamak içindir. İslamiyet’in çok derin hatta
belki de tüm öğretileri içinde barındırabilecek ve bunları yansıtabilecek kadar
derin ve istikrarlı olduğunu görüyoruz. Ama şu anda lanse edilen yüzeysel kısmı
ile bu aktarılamamaktadır. Diğer öğretiler, yollar ya da dinlerle bağlantılı
olmayan enerjiler ve enerjisel uygulamalar kötüleneceğine, eski tarihlerde
bolca yapıldığı gibi yine halk korkutulacağına, dinin güzellikleri ve manevi
tarafı, tasavvuf ve insani kamillerin dizeleri yaygınlaştırılsa toplum
açısından daha yararlı olacaktır.
Zaten kişi Reiki'yi aldığı vakit bir arınma
sürecine girecek, bunu dini inançları, içsel arınmaları ve nefis terbiyesiyle
birleştirerek hızla O’na doğru yolculuğa çıkacak yani tekamülünü
hızlandıracaktır. Kendi kendimize ayrımlar oluşturup, katı bir tutumla bu yola
girdiğimizde bizi zorlu sınamalar bekleyecektir. Ayrımların ayrımları
doğuracağı da kesindir. Sistemin ismi ne olursa olsun önemli olan özünü
keşfedebilmek, özünü bulmaktır. Dinlerin ve tüm kişisel gelişim öğretilerinin
bize anlatmak istediği ortak noktada budur. Önyargıları kırıp, yükseliş için
tabuları yıkma zamanıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder